(tüm cüzi iradeler sustu!)
بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ
اِذْ قَالَ اللّٰهُ يَا عٖيسٰٓى اِنّٖي مُتَوَفّٖيكَ وَرَافِعُكَ اِلَيَّ وَمُطَهِّرُكَ مِنَ الَّذٖينَ كَفَرُوا وَجَاعِلُ الَّذٖينَ اتَّبَعُوكَ فَوْقَ الَّذٖينَ كَفَرُٓوا اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِۚ ثُمَّ اِلَيَّ مَرْجِعُكُمْ فَاَحْكُمُ بَيْنَكُمْ فٖيمَا كُنْتُمْ فٖيهِ تَخْتَلِفُونَ ﴿٥٥﴾
Aalimran 55:
Allah buyurmuştu ki: “Ey Îsâ! Ben seni vefat ettireceğim, seni katıma yükselteceğim, seni o inkârcılardan arındıracağım ve sana tâbi olanları kıyamet gününe kadar inkâr edenlerden üstün kılacağım. Sonra dönüşünüz bana olacak. İşte, ayrılığa düşüp durduğunuz hususlarda aranızda hükmü o zaman ben vereceğim.”
Nisâ Suresi
‹‹
155-161. Ayet
››
فَبِمَا نَقْضِهِمْ مٖيثَاقَهُمْ وَكُفْرِهِمْ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَقَتْلِهِمُ الْاَنْبِيَٓاءَ بِغَيْرِ حَقٍّ وَقَوْلِهِمْ قُلُوبُنَا غُلْفٌۜ بَلْ طَبَعَ اللّٰهُ عَلَيْهَا بِكُفْرِهِمْ فَلَا يُؤْمِنُونَ اِلَّا قَلٖيلًاۖ ﴿١٥٥﴾
وَبِكُفْرِهِمْ وَقَوْلِهِمْ عَلٰى مَرْيَمَ بُهْتَانًا عَظٖيمًاۙ ﴿١٥٦﴾
وَقَوْلِهِمْ اِنَّا قَتَلْنَا الْمَسٖيحَ عٖيسَى ابْنَ مَرْيَمَ رَسُولَ اللّٰهِۚ وَمَا قَتَلُوهُ وَمَا صَلَبُوهُ وَلٰكِنْ شُبِّهَ لَهُمْۜ وَاِنَّ الَّذٖينَ اخْتَلَفُوا فٖيهِ لَفٖى شَكٍّ مِنْهُۜ مَا لَهُمْ بِهٖ مِنْ عِلْمٍ اِلَّا اتِّبَاعَ الظَّنِّۚ وَمَا قَتَلُوهُ يَقٖينًاۙ ﴿١٥٧﴾
بَلْ رَفَعَهُ اللّٰهُ اِلَيْهِۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَزٖيزًا حَكٖيمًا ﴿١٥٨﴾
وَاِنْ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ اِلَّا لَيُؤْمِنَنَّ بِهٖ قَبْلَ مَوْتِهٖۚ وَيَوْمَ الْقِيٰمَةِ يَكُونُ عَلَيْهِمْ شَهٖيدًاۚ ﴿١٥٩﴾
فَبِظُلْمٍ مِنَ الَّذٖينَ هَادُوا حَرَّمْنَا عَلَيْهِمْ طَيِّبَاتٍ اُحِلَّتْ لَهُمْ وَبِصَدِّهِمْ عَنْ سَبٖيلِ اللّٰهِ كَثٖيرًاۙ ﴿١٦٠﴾
وَاَخْذِهِمُ الرِّبٰوا وَقَدْ نُهُوا عَنْهُ وَاَكْلِهِمْ اَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِۜ وَاَعْتَدْنَا لِلْكَافِرٖينَ مِنْهُمْ عَذَابًا اَلٖيمًا ﴿١٦١﴾
Meal
﴾155﴿ Sözlerinden dönmeleri, Allah’ın âyetlerini inkâr etmeleri, haksız yere peygamberleri öldürmeleri ve “Kalplerimiz kılıflanmıştır” demeleri sebebiyle… Dahası inkârları sebebiyle Allah o kalpler üzerine mühür vurmuştur. Pek azı müstesna artık iman etmezler.
﴾156﴿ Bir de inkâr etmelerinden ve Meryem’e büyük bir iftira atmalarından;
﴾157﴿ “Allah elçisi Meryem oğlu Îsâ Mesîh’i öldürdük” demeleri yüzünden…
Hâlbuki onu ne öldürdüler ne de çarmıha gerdiler; (başkası ona benzer kılındığı için) şüphe içine düşürüldüler.
Onun hakkında ihtilâfa düşenler bu konuda tam bir kararsızlık içindedirler. Bu hususta zanna uyma dışında hiçbir bilgileri yoktur ve kesin olarak onu öldürmemişlerdir.
﴾158﴿ Bilâkis Allah onu kendine kaldırmıştır. Allah izzet ve hikmet sahibidir.
﴾159﴿ Ehl-i kitap’tan her biri ölümünden önce ona mutlaka iman edecektir; o da kıyamet gününde onlara şahit olacaktır.
﴾160-161﴿ Yahudilerin zulmü sebebiyle, bir de pek çok kimseyi Allah yolundan engellemeleri, kendilerine yasaklandığı halde faizi almaları ve haksızlıkla insanların mallarını yemeleri yüzünden önceden helâl kılınan temiz ve iyi şeyleri onlara haram kıldık ve içlerinden inkâra sapanlara acı bir azap hazırladık.
***
“Sizler on alameti görmedikçe Kıyamet kopmaz… Biri de İsamesihin (as)’ın inmesi…” (Müslim, Kitabü-l Fiten: 39)
“Vallahi;
Meryem oğlu ( İsa Aleyhisselam), …hacc yapmak veya umre yapmak ya da her ikisini de yapmak için icabet edecektir.”
Müslim, Hacc: 216, 125
“Kıyamet, on alamet görülmedikçe kopmaz:
Duman, Deccal, Dabbetu’l arz, Güneş’in batıdan doğması, İsamesih’ in yeryüzüne inmesi…”
Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, 5. cilt, s. 362
“Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Meryem oğlu İsa’nın adalet sahibi olarak inmesi yakındır…”
Buhari, Kitabü’l-Büyu’: 102, Mezalim: 31, Enbiya 49; Müslim, İman: 242 (155); Ebu Davud, Melahim: 14 (4324); Tirmizi, Fiten: 54
“İsamesih inecek; Büyükmehdi: ‘Haydi gel, bize namaz kıldır!’ diyecek.
O ise; ‘Kiminiz kiminizin emiridir. Bu, Allah’ın bu ümmete bir lütfu keremidir’ diyecek.”
Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, V, 380
“Vallahi;
muhakkak ve muhakkak Meryemoğlu İsa inecek, hem adil bir hakem hem adaletli bir hükümdar olarak inecek…”
Sahih-i Müslim Şerhin-Nevevi, II, 192; Kenzul Ummal, Kitabul-İman, Bab-ı Nüzul-i İsa İbn-i Meryem, XIV, 33
“İmamınız [ Büyükmehdi] olduğunuz halde,
Meryemoğlu İsamesih; içinize indiği zaman sizlerin hali nice olur?”
Buhari, Enbiya 50, 3265, 3/1272; Müslim, İman: 71,155, 1/136; Beyhaki, Esma ve Sıfat: 3265, 2/166
***
“DÖRDÜNCÜ SUALİNİZİN MEÂLİ:”
“Âhir zamanda Hazret-i İsâ Aleyhisselâm [ büyük] Deccalı öldürdükten sonra, insanlar ekseriyetle din-i hakka girerler.
Halbuki
rivayetlerde gelmiştir ki,
“Yeryüzünde Allah Allah diyenler bulundukça kıyamet kopmaz”
-‘ Böyle umumiyetle imana geldikten sonra nasıl umumiyetle küfre giderler?”
“- Elcevap: Hadis-i sahihte rivayet edilen, ‘Hazret-i İsâ Aleyhisselâmın geleceğini ve şeriat-i İslâmiye ile amel edeceğini- Deccalı öldüreceğini’ imanı zayıf olanlar istib’ad [ akıldan uzak görmek] ediyorlar.
Onun hakikati izah edilse, hiç istib’ada yer kalmaz.
Şöyle ki:”
…
“İkinci cereyan ise: Tabiiyyun, maddiyyun felsefesinden tevellüt eden bir cereyan-ı nemrudâne
gittikçe (gitgide) âhirzamanda felsefe-i maddiye vasıtasıyla intişar ederek kuvvet bulup, Ulûhiyeti inkâr edecek bir dereceye gelir. (…)
“İşte böyle bir sırada;
o cereyan [ tabiatperest ve materyalist ..Nemrutçu cereyan ]
PEK KUVVETLİ göründüğü bir zamanda;
Hazret-i İsâ Aleyhisselâmın şahsiyet-i mâneviyesinden ibaret olan hakikî İsevîlik dini zuhur edecek,
yani rahmet-i İlâhiyenin semâsından nüzul edecek;
halihazır Hıristiyanlık dini,
o hakikate karşı tasaffi edecek hurafattan ve tahrifattan sıyrılacak hakaik-i İslâmiye ile birleşecek,
mânen Hıristiyanlık bir nevi İslâmiyete inkılâp edecektir.
Ve Kur’ân’a iktida ederek (uyarak), o İsevîlik şahs-ı mânevîsi tâbi ve İslâmiyet metbû [ tâbi olunan] makamında kalacak;
din-i hak [ İSLÂM] bu iltihak neticesinde azîm bir kuvvet bulacaktır.”
“Dinsizlik cereyanına karşı;
ayrı ayrı iken mağlûp olan İsevîlik ve İslâmiyet
ittihad neticesinde;
dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak istidadında iken,
âlem-i semâvatta;CİSMİ BEŞERİSİYLE bulunan şahs-ı İsâ Aleyhisselâm,
o din-i hak cereyanının başına geçeceğini, bir Muhbir-i Sadık
bir Kadîr-i Külli Şeyin vaadine istinad ederek haber vermiştir.
Madem haber vermiş, haktır.
Madem Kadîr-i Külli Şey vaad etmiş, elbette yapacaktır.”
“Evet, her vakit semâvattan melâikeleri yere gönderen ve bazı vakitte insan suretinde vaz’ eden
(Hazret-i Cibril’in Dıhye suretine girmesi gibi)
ve ruhanîleri âlem-i ervahtan gönderip beşer suretine temessül ettiren,
hattâ ölmüş evliyaların çoklarının ervahlarını cesed-i misaliyle dünyaya gönderen bir Hakîm-i Zülcelâl,
Hazret-i İsâ Aleyhisselâmı,
İsâ dinine ait en mühim bir hüsn-ü hâtimesi için,
değil semâ-i dünyada cesediyle [ vücuduyla] bulunan
ve HAYATTA OLAN Hazret-i İsâ,
belki âlem-i âhiretin en uzak köşesine gitseydi ve HAKİKATEN ÖLSEYDİ,
yine şöyle bir netice-i azîme için ona yeniden ceset( beden) giydirip dünyaya göndermek,
o Hakîmin hikmetinden uzak değil.
Belki onun hikmeti öyle iktiza ettiği için vaad etmiş ve vaad ettiği için elbette gönderecek.
“Hazret-i İsâ Aleyhisselâm geldiği vakit, herkes(in) onun hakikî İsâ olduğunu bilmek lâzım değildir.
O’ nun mukarreb ve havassı, nur-u imanla onu tanır.
Yoksa, bedâhet derecesinde herkes onu tanımayacaktır.”
Risale-i Nur Külliyatından/ Mektubat, 15. Mektup/ bs Nursi ra.
https://www.youtube.com/watch?v=PJMLa0aoSXA
https://www.youtube.com/watch?v=DTJXM4-gnJw



