بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ
Mâide / 67. Ayet
يَٓا اَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّغْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَۜ وَاِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُۜ وَاللّٰهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِر۪ينَ
Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer böyle yapmazsan elçilik vazîfeni yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Şüphesiz Allah, kâfirler topluluğunu doğru yola erdirmez
*
Resulullah şöyle buyurdu:
“Benden bir âyet bile olsa insanlara ulaştırınız!..”
Buhârî- Enbiyâ, 50; Tirmizî- İlim, 13/2669; Dârimî- Mukaddime, 46; Ahmed, II, 159, 202, 214
*
“Medenilere galebe çalmak ikna iledir; söz anlamayan vahşîler gibi icbar ile değildir. Biz muhabbet fedaileriyiz; husûmete (düşmanlığa) vaktimiz yoktur.”
Tarihçe-i Hayat
Ağustos sıcakları 50 derece üstündeyken, nem oranı 90 civarındaydı.
Akşam namazına yetişmek için Muratpaşa Camii’ne hızlı adımlarla yöneldi.
Tarihi Andızlı Mezarlık’tan okuyarak hızla geçti, cemaate yetişti.
Namaz bitişinde avluda Paki görünümlü ergen bir çocukla babası oturmuştu; çocuk gitmek isterken, babası telefona yoğunlaşmıştı.
Bu sırada çocuğa işaret edip yanına çağırdı, tanışmaya çalıştı. İngiltere’den Antalya’ya gezmeye gelen Paki’lerdi.
Muhammed’in babası bu diyaloğa mütebessim bir selamla mukabele etti.
Adam, gence Sincerity and Brotherhood / İhlas Uhuvvet Risalesi’ni okuması şartıyla hediye edince, üçlü bir sevinç yüzlerde belirdi.
Adam vedalaşıp cuma pazarına yöneldi ve yeşil üzüm alarak ilerlerken, tren yolu üstünde akşamüzeri öfkeyle konuşan, tepeden aşağı perişan bir gence denk geldi. Karşısına geçip:
“– Sakin ol, Bismillah de, şu üzümden ellerinle istediğin kadar al.” dedi.
Genç gayriihtiyarı elini soktu ve kocaman bir salkım aldı, cami avlusuna yönelip yemeye başladı; bağırması kesildi.
Adam, MarkAntalya yanındaki Türklerin müşteri olduğu bir lokantaya yöneldi. Yalnız genç sahibi vardı.
Selam verdi, adını söyledi, işlerini sorunca genç adam patladı; şikâyet, terslik ve prosedür zorlukları…
“– İstersen ben de çalışırım.” deyince, gencin makaraları boşaldı, kendini tutamayıp zincirleme güldü, güldü…
Genç patrona üzüm sundu ve çay istedi.
Sohbetin bir noktasında, görünecek şekilde Kırgızca–Rusça küçük risaleleri koymak istediğini söyleyince, patron elinden alıp hesap masasına görünür şekilde Küçük Sözler ve Haşir Risalesi’ni yerleştirdi. Sonraki bir günde ise 2 çanta Risale-i Nur isteyene hediye ve mekânda okumak üzere emanet edildi…
Bugün Cuma namazı Akmescid’teydi.
Yıllardır camide ortalıkta duran çeşitli dillerde Furkan-ı Hakim’ler vardı.
Cami hocası, “– Hocam, bunlar ne olacak?” deyip duruyordu.
Cuma namazı sonrası bir şevkle Kur’an’lardan 18–20 tanesini aldı. Amma velâkin alacalı bir duygu içindeydi; istekliydi ama kime, nasıl verebilirdi? Kolay değildi.
Eve gelirken yakındaki oteli bir ümit gözüne kestirdi. Lakin önceden bir başarısız teşebbüsü olmuştu, içi buruldu.
Düşünmeyi keserek kuvvetli bir ümit ile içeri girdi. Lobideki kitaplığa yönelince sarışın bir hanım,
“– Buyrun, nasıl yardımcı olabilirim?” deyiverdi.
Psikolojisi alabora oldu.
“– Şu kitaplar yabancı dilde Kur’an; kitaplığınıza koysak da isteyen turistler okusa ve hediye etseniz…” deyiverdi.
Müşfik sarışın kadın,
“– Tabii, neden olmasın?” deyince; Rusça, İngilizce, Fransızca Diyanet meallerini görünür biçimde kitaplığa dizerken, Azeri nazik ve kibar bir hanım da geliverdi, ilgilendi.
Bu ilgi üzerine meal ve dilleri artırıp mushafları görünür şekilde dizdiler. Azeri kardeşle samimi bir sohbet gerçekleşti. Yine görüşüp eserleri yenilemek üzere sözleştiler. Otelden inşirah, hamd ve azami mutlulukla uçar gibi çıktı…
Bu şekilde, dün gece gördüğü rüya da çıkmış oluyordu.
Dün gece rüyasında; zalimler evleri yıkıyorken engel olamamanın ıztırabını yaşarken, birden kendini bir caminin minber girişinde diz çökmüş otururken buluyordu.
Etrafında da cemaat vardı.
Cami tavanından gökten yağar gibi, fakat ikindi yağmuru şeklinde hafif tatlı bir yağmur yağıyordu. Cemaat de çok ferah ve sevinçle hafifçe ıslanıyorken, cami dışı ortam ve sokakların karmaşa ve aşırı sıkıcılığı hatırına geliyordu…

Antalya- Küçükçaltıcak



