Zaman, o zaman geldi bize; ahirzaman.
Ümmet, ümmet; ümmet öldü, ağlayanı yok!
Yazın gözün çektikleri yüzünden Müslüman da dürzileşiyor…
Kaynayan kazan; ahirzaman… Çok zor bu zaman.
Allah’ım, Allah’ım, Allah’ııımmm! Sahip ne zaman?
Soğuk bilyalar misali; bakışıyoruz, takışıyoruz, iletişiyoruz.
İrtibat, ittisal, hıllet, civanmert… Nerede Allah’ım?
Geliyorrr, gelmekte olan!
Zalim, mazlum ayırt etmez; büyük sancılarrr, büyük doğumlarrr…
Sus ve dinle, sus ve inle, sus ve yakar, sus ve ağla, sus ve azmet,
sus ve tazarru, tahassun et; sus ve mahcup ol,
sus ve acz, fakr, zorunluluk konumunda ol;
sus ve şefkat, şükür, şevk, şefkat, hamiyet, cesaret,
fedakârlık, feragat, istiğna, inziva ve züht kuşan.
Değil; içselleştir, bütünleş…
Zaman, o zaman; tam da şu zaman…
Aman aman, ahhh aman… Zaman ne yaman!



